Münihte gezilecek yerler / Münihte kısa tur

Mart ayında Münih'e gidilir mi?
Tek başına ne yapacaksın?
Kız başına olur mu hiç?
Sıkılrsın....
  İşte bu soruların hiç birine aldırmadım ve tek çıktım. Aslına bakılırsa tek gitmek niyetinden değildim ama bana eşlik edecek müsait kimse olmadığından aldım çantamı ve gittim :)

  Her zamanki gibi Pegasus kullanarak Sabiha Gökçen'den - Münih'e rötarsız bir şekilde ulaştım.
Biraz yağmur, biraz güneş , biraz soğuk,bazen de sıcak havanın eşliğinde bir kaç günlük kısa bir tur yaptım.

Havalimanı ve şehir merkezi arası trenle aktarma yapmadan tek seferde gidiliyor.10.80 Euro tren bileti.Gelişte istasyondan, dönüşte otelden aldım bileti. Aynı fiyat!
30-35 dakika kadar süren bu yolculuk boyunca manzara gayet güzel.

Otelimi merkezin merkezinde seçmişim:) Tren istasyonun Starbucks tarafındaki kapısından çıkar çıkmaz hemen yolun karşısında sol çaprazda kalıyor. Mini minnacık bir odada ihtiyacım olan herşey vardı. Booking.com'da daha pahalı olduğu için otelin kendi sitesinden rezervasyon yaptım ve gerçekten uygun olduğunu düşünüyorum.
http://www.heh.de/default.aspx?lang=en
Özellikle kahvaltısı kesinlike muhteşemdi!!! Easter'a denk gelmem sebebi ile masalara tavşanlı çikolatalar koymuşlardı.Benim çok hoşuma gitti.



Aslına bakılırsa Münih'te ordan oraya koşuşturmadım. Zamanımı genişçe kullanıp gerekli gereksiz demeden canım nereye isterse oraya gittim.

İlk gün yağmurluydu ve tatil sebebi ile her yer kapalıydı. Bu nedenle sokaklarda dolaşıp bol bol fotoğraf çektim. Ve bir kaç tarihi binaya girerek günümü tamamladım.

Münih'in meşhur Marienplatz merkezine doğru Karlstor kapısından geçerek ulaşıyorsunuz.
Zaten bu şehrin her tarafında kapı görmek alışıldık bir durum.

Kapıdan sonra çok geniş bir yürüyüş yolundan Neuhauser Str.'den geçiyorsunuz. Sağlı sollu dükkanlar ve alışveriş yerleri var.
Yağmurlu ve tatil olması sebebi ile ilk gün kimse yoktu! Normalde inanılmaz kalabalık!
Bir sonraki gün buraya alışveriş için yeniden geldim ve kendimi istiklal caddesinde sandım. Gerçekten güzel atmosferi olan bir sokak!Özellikle geleneksel kıyafetler ile dolaşan koca koca adamlar çok değişik geldi bana. Bu arada nerdeyse her vitrinde geleneksel kıyafetler var. Alıyorlar giyiyorlar!
Geleneklerine bağlı bir şehir!

Sokak boyunca bulduğum tüm tarihi mekanlara dalıverdim.
Kiliselerin hepsinde ainler vardı.
Epey vakit harcayıp ritüellerini izledim. Zaten giriş ve çıkışlarda sıra olduğundan hızlı hareket etmek mümkün değildi. Hatta bir kilisede kuyruğa takıldım ve tüm insanların girdiği küçük bir odaya girdim. Lahit tarzında bir heykelin önünde dua ediyorlardı. Ritüeli bozmadım. Gittim durdum baktım döndüm :) Amin :)

 Sokağın sonunda , katedral hayranlığımın günden güne artmasına sebep olacak Neues Rathaus  katedrali var.  Marienplatz meydanı ve Neues Rathaus katedrali bu şehrin simgesi gibi bir şey zaten. Dışının ihtişamı,içinin güzelliği muazzam! Tarihi binalara ilgisi olan birisi burada saatler geçirebilir!



Bu köprülere de bayılıyorum. "Ayrı kalmak istemeyen bir yolunu bulur" mesajı veriyor sanki :)

Ertesi gün sabah ilk iş Olimpia Stadiuma gittim.
Olimpiyat alanını bu kadar güzel pazarlayan başka bir şehir var mı bilmiyorum ama Almanlar bu konuda gayet iyi. Stadın çatısında tırmanma sporu yapılıyor. Uzun çelik halatlara bağlanıp bir uçtan diğer uca kayabiliyorsunuz. Stadın içine girmek (2,5Euro) ve bu etkinliklerden yararlanmak ücretli. Ancak etrafındaki tüm alanlara giriş ücretsiz.

Stadın ve spor alanlarının yapım aşamasını,mimarlarını, olimpiyat süresi anlatan bir çok belge var etrafta. Olimpiyat kulesi,etrafındaki göller,kapalı havuzu,dinlenme alanları,koşu alanları... O kadar büyük bir yer ki gez gez bitmiyor.

Kuleye çıkmak yerine arazinin en yüksek tepesine çıkmaya karar verdim ve ufak bir tırmanma ile tepeye ulaştım.
Kulede daha iyi bir görüş olacağından şüphem yok ama buradaki manzara da şahane!!

BMW nin dünyaca ünlü müzesi burada! Nostaljik serisinden başlayarak teknolojik serilere gelene kadar bir çok araç var.
Ben en çok motosiklet kısmını beğendim! Buraya kadar gelmişken BMW müzesini gezmeden dönmeyiniz derim.Soldaki müze, sağdaki üçlü kule genel merkezleri. Bir gün burada çalışmayı ne çok isterdim!

Havanın güneşli olmasını fırsat bilerek English Garden denilen Münih'in Central Parkına gittim.
Central Park kadar olmasa da buranın atmosferi de gayet insanın içini açan, yaşama hevesini yeniler tarzdaydı. Aslında bu park çok büyük ama ben havanbın kararması sebebi ile çok fazla derinlerine giremedim. Güneşin batışını gölün üzerinden izleyip şehir merkezine geri döndüm. Ancak China Tower bu parkın en meşhur yeri. Fırastınız olursa parka girişi buraya yakın yerden seçin derim. Ben gidemedim. Siz gidin güzel bira bahçeleri de var burada ilginiz çekebilir :) Parkın linkini de şuraya koyayım. Fotoğraftaki haritadan ne kadar büyük bir mekan olduğunu fark edeceksiniz.
http://www.muenchen.de/int/en/sights/parks/english-garden.html


Sonraki günlerde şehir merkezinde sokaklarda gezdim,alışveriş yaptım ve gözüme hoş görünen bütün güzel binarın içine girdim çıktım. Değişik yiyecekler tattım. Atıştırmalık tatlı kabuksuz yemişler satan küçük stantlar var , bizdeki kestaneciler gibi. İşte şu fotoğraftaki benim favorim oldu :) Tatlı kavrulmuş badem diyebiliriz sanırım.


Münih aslında gezilecek çok çok fazla yeri olan Almanya'nın büyük şehirlerinden birisi. Zaman dar olunca ve maksat sadece gezmek olunca çok fazla detayına inmeden Münih'i tanımak istedim.
Gezilip görülecek daha çok yeri olan bu şehire bir kez daha gidebilirim umarım...

Yorumlar